Aile içi şiddet hakkında konuştuğumuzda, odak noktasının çoğu yetişkinler üzerinde olma eğilimindedir ve ergenlik çağındaki flört alanındaki istismar vakaları genellikle fark edilmez.
Ne yazık ki, yeni araştırmalar, çatışmaların ve ilişkilerin birleşimi söz konusu olduğunda genç nesillerin ne kadar ilgili olduğunu kanıtlayan bazı şaşırtıcı istatistikler ve gerçekler buldu.
Amerikan Psikoloji Derneği’nin Honolulu’daki flört şiddeti konulu bir panel tartışmasının bir parçası olarak sunduğu yeni çalışma, ilişki yaşayan gençlerin yaklaşık yarısının flört şiddetine maruz kaldığını ortaya çıkardı.
Araştırmacılar, 14 ila 20 yaş arasındaki 1.058 gençten oluşan bir Growing Up with Media anketinden elde edilen 2011 ve 2012 verilerine dayanarak, biriyle çıkan ergenlerin yüzde 49’unun hayatlarında en az bir kez şiddet mağduru olduğu ve yüzde 46’sının şiddet mağduru olduğu sonucuna varmıştır. fail.
İstismarın en belirgin biçimi fiziksel şiddet olsa da, ergen ilişkilerinde meydana gelen zihinsel, fiziksel, cinsel ve hatta dijital zararlar da vardır.
Duygusal istismar, sözlü lakap takmaktan psikolojik manipülasyona kadar çeşitli şekillerde olabileceğinden, çalışmanın sonuçlarının büyük çoğunluğunu açıklıyor gibi görünüyor.
Fiziksel ve cinsel istismar oranları çok daha düşüktür. Araştırmada, biriyle çıkanların yüzde 21’i fiziksel istismara maruz kaldıklarını söylerken, yüzde 8’i cinsel zarar verdiğini bildirdi.
Bunun için fail istatistikleri bile daha düşüktü; kızların partnerlerini fiziksel olarak istismar ettiklerini söyleme olasılıkları daha yüksekken, erkek çocukların birisini cinsel olarak istismar ettiğini söylemeye daha meyilli olduğu görüldü.
Popüler inanışın aksine, bu araştırmaya göre, gençlerin flört şiddetinin genel oranları kız ve erkek çocuklar için benzerdir.
Hatta araştırmacılar, istismara uğrayanlarla mağdur olanlar arasında çok fazla örtüşme olduğunu keşfetti.
Aslında, kızların yüzde 29’u ve erkeklerin yüzde 24’ü, aynı ilişkide ya da farklı ilişkilerde hem mağdur hem de istismarcı rolünü oynadıklarını söyledi.
Bu nedenle, Amerikan Psikoloji Derneği araştırmacıları, bu çalışmanın sunumu sırasında şiddete kategorik olarak değil, daha spesifik bir açıdan bakılmasını önerdiler.
Başka bir deyişle, sınıflandırmalar basitçe “faillerden” ve “mağdurlardan” oluşmamalıdır çünkü etkisiz önlemeye yol açabilir.
Çocukluğumuzdan kalan diğer olaylar ve deneyimler gelecekteki olayları dolaylı olarak etkileyebiliyorsa, aynı şey erken yaşta yaşanan şiddet için de geçerlidir. Hayatlarında bir tür partner şiddeti yaşadıklarını bildiren kadınların neredeyse dörtte biri, istismara ilk kez gençken maruz kaldıklarını söyledi.
Bir partnerden şiddet mağduru olmak yeterince kötü değilmiş gibi, yetişkinlikte depresyon, intihar, anksiyete ve madde bağımlılığı sorunlarına yol açabilir. Aile içi şiddet, trajik olayların, fiziksel ve zihinsel zararların domino etkisinden başka bir şey değildir.