Görüştüğüm pek çok insan aşktan sanki bulduğunuz bir şeymiş gibi bahsediyor – bir şey, bir kişi, bir yer. Aşk bir duygu olabilir ama kesinlikle bir isim değildir. Aşk, yakaladığınız bir şey değildir. Kaldırıma bırakılmış bir hazine sandığı gibi aniden ona tökezlemezsiniz. Aşk, yaptığın bir şeydir. Bu senin inşa ettiğin bir şey. Ve aşkı canlı tutmak için daha fazlasını yaparsınız.
Bu bir fiil. Fedakarlık ve fedakarlık içerir. İlgilenen iki kişi “aşık” hisseder, ancak bunun nedeni her ikisinin de çok aktif olmalarıdır. Bence aşkı bulmayı uman insanlar, üzerine aşklarını dökecekleri uyumlu bir eş bulmayı umuyorlar. Ve bu hedefe ulaşmak kısmen şans ve kısmen kararlılıktır. (Kendinizi çekici hale getirin ve kendinizi iyi bir balıkçı barınağına dikin, ama bu başka bir blog.)
Ve iyi niyetiniz için bir hedef bulmayı beklerken, aşkı yaratmanın en iyi yolu onu tüm hayatınıza serpiştirmektir. Arkadaşlarınız ve ailenizle başlayın. Son zamanlarda onlara karşı sevgi dolu musun? Onlar için fedakarlık yaptın mı?
Ardından, hayır işlerine geçin. Daha az şanslı olanlara sevgi mi yağdırdın? Unutmayın, sevginizden en büyük yararlanan sizsiniz. Fedakarlık eylemleri ve rastgele nezaket eylemleri sizi dönüştürür. Günlük rastgele yapılan iyilikler, insanların moralini yükseltmede bir antidepresan kadar etkili olmuştur. Seni iyi hissettiriyorlar ve bu bir eş için çekici görünüyor.
Ölen tek şey, partnerlerden birinin veya her ikisinin sevgi dolu bir ortam yaratma enerjisidir. Evli bir insan bana kaç kez “Kocamı seviyorum ama artık ona aşık değilim” dediğini anlatamam. Ve genellikle “Umarım olmaz!” diye yanıt veririm.
Bir çift uzun süreli evli bir ilişki içindeyse ve bunun erken romantik bir aşkın yanılsaması gibi hissetmesini bekliyorlarsa, asla mutlu olmayacaklardır. Can sıkıntısı boşanmak için bir bahane değildir. Can sıkıntısı, yeterince sevmediğiniz bir uyandırma çağrısıdır. Nerede o fiil, o eylem kelimesi?
İlişkinizin sizin için neler yapabileceğini sormayın. İlişkiniz için neler yapabileceğinizi sorun. Bugün harekete geçme günü mü?